By investing wisely, she accumulated a fortune.
Akıllıca yatırım yaparak bir servet biriktirdi.
Billions of plastic particles accumulate on remote islands mostly via sea.
Milyarlarca plastik parçacık, çoğunlukla deniz yoluyla uzak adalarda birikir.
Scientists know that metals like lead and copper accumulate in teeth.
Bilim adamları dişlerde kurşun ve bakır gibi metallerin biriktiğini biliyorlar.
Heavy metals accumulate in ecosystems and damage human health.
Ağır metaller ekosistemlerde birikir ve insan sağlığına zarar verir.
My grandma accumulated many valuable classic books during her life.
Büyükannem hayatı boyunca birçok değerli klasik kitap biriktirdi.