Determining the causes in a specific case can be important for addressing it.
Belirli bir durumda nedenlerin belirlenmesi, onun ele alınması için önemli olabilir.
A number of issues must be addressed in order for a commercial policy to be effective.
Bir ticari politikanın etkili olabilmesi için çok sayıda sorunların ele alınması gerekmektedir.
Soviet dictator Joseph Stalin addressed his country ensuring a World War II victory.
Sovyet diktatörü Joseph Stalin, 2.Dünya Savaşı zaferini sağlamak için ülkesine seslendi.
She will address an audience of 50,000 supporters.
50.000 destekçiden oluşan bir kitleye konuşma yapacak.
Please address all letters to this office.
Lütfen bu ofise giden tüm mektupların adreslerini yaz.
The credit card was wrongly addressed to our old home.
Kredi kartı eski evimize yanlışlıkla gönderilmişti.
The cheque was posted to your home address yesterday.
Çek dün ev adresinize gönderildi.
He hasn't written to me recently - perhaps he's lost my address.
Bana son zamanlarda yazmadı - belki de adresimi kaybetti.
The President gave an address to the nation over the radio.
Cumhurbaşkanı radyo üzerinden ulusa bir seslendi.
The Queen made an address to the nation on television yesterday.
Kraliçe dün televizyonda ulusa resmi bir konuşma yaptı.