She boasts of her high grades in school.
Okuldaki yüksek notlarıyla böbürleniyor.
Bill boasted that he was always the prize - winner in tennis match.
Bill, tenis maçında her zaman ödül kazananı olmakla gurur duyuyordu.
He would always help a lame dog, that was his boast.
Topal bir köpeğe her zaman bir stile üzerinde yardım ederdi, bu onun övünç kaynağıydı.