Both parties compromised on finding a solution for police corruption.
Her iki taraf da polis yolsuzluğuna bir çözüm bulma konusunda uzlaşmaya vardı.
After many negotiations, both countries managed to reach a compromise about the trading routes.
Birçok müzakereden sonra, her iki ülke de ticaret yolları konusunda bir uzlaşmaya varmayı başardı.
He spoke sensibly about the need for compromise in politics.
Siyasette uzlaşma ihtiyacı hakkında mantıklı bir şekilde konuştu.