Very reluctantly, she has consented to take the leadership of the party.
Çok isteksizce, partinin liderliğini üstlenmeye razı oldu.
Most prison wardens do not consent to allow their prisoners to leave the prison on furlough.
Çoğu cezaevi gardiyanı, mahkumlarının hapishaneyi izinle terk etmelerine razı olmamaktadır.
The photographer sued the magazine for publishing her work without consent.
Fotoğrafçı, çalışmalarını rızası olmadan yayınladıkları için dergiye dava açtı.
The advertisement company was taken to court for using images without the consent of their owners.
Reklam şirketi sahiplerinin rızası olmadan görüntüleri kullandıkları için mahkemeye çıkarıldı.