We cannot deal with such a difficult problem.
Bu kadar zor bir sorunla başa çıkamayız.
We must deal with the situation before it gets out of hand.
Kontrolden çıkmadan önce durumla başa çıkmalıyız.
How did the new president deal with the problem?
Yeni başkan sorunla nasıl başa çıktı?
Hilbert is a primary school teacher, so he is used to dealing with children.
Hilbert ilkokul öğretmeni bu yüzden çocuklarla uğraşmaya alışkın.
The book deals with the status of women as individuals.
Kitap, kadınların birey olarak konumunu ele alıyor.
Zoology deals with the study of animal life.
Zooloji, hayvan yaşamının incelenmesini ele alır.
This book deals with questions concerning the French Revolution.
Bu kitap Fransız Devrimi ile ilgili soruları ele alıyor.
Excepting the last two chapters, the book deals with the lasting effects of the Vietnam war.
Kitap, son iki bölüm dışında, Vietnam savaşının kalıcı etkilerini ele alıyor.
Natural sciences deal with the study of nature and human life.
Doğa bilimleri, doğa ve insan yaşamının incelenmesiyle ilgilenir.
Public law deals with matters that affect society as a whole.
Kamu hukuku, bir bütün olarak toplumu etkileyen konuları ele alır.
The film deals with the career of a forgotten pianist.
Film unutulmuş bir piyanistin kariyeri ile ilgilidir.