Worrying deprived him of sleep.
Endişelenmek onu uykusundan yoksun bıraktı.
The king was deprived of his power.
Kral gücünden mahrum kaldı.
The traffic accident deprived him of his sight.
Trafik kazası onu görme yetisinden mahrum bıraktı.
The law deprives criminals of their right to vote.
Yasa, suçluları oy kullanma hakkından yoksun bırakıyor.
Boiling vegetables can deprive them of their goodness.
Sebzeleri kaynatmak onların faydalı kısımlarını kaybettirebilir.
When the body is deprived of carbohydrates, it automatically uses fat as a source of energy.
Vücut karbonhidratlardan yoksun bırakıldığı zaman, otomatik olarak yağı bir enerji kaynağı olarak kullanır.
You can't function properly when you're deprived of sleep.
Uykusuz kaldığınızda düzgün çalışamazsınız.