Because of the disease, he became unable to walk and had to use a wheelchair to get around.
Hastalıktan dolayı yürüyemedi ve gezinmek için bir tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
Amanda doesn't have a car, and still relies on public transport to get around.
Amanda'nın arabası yok ve hala seyahat etmek için toplu taşıma kullanıyor.
My grandfather is in his early eighties, but he is still able to get around easily.
Dedem seksenli yaşlarının başında, ancak yine de kolayca dolaşabiliyor.
News of Helen's pregnancy soon got around in the office.
Helen'in hamilelik haberi çok geçmeden ofiste duyuldu.
We know how to get around traffic congestion.
Trafik tıkanıklığının nasıl aşılacağını biliyoruz.
William can always get round her to go to the theatre.
William tiyatroya gitmek için her zaman onu ikna edebilir.