Yükleniyor...
remzihoca online dersler

Given ne demek?

Given ne demek? Given ne anlama gelir? Given İngilizce örnek cümle. Given eş anlamlıları.

    give (v)

    vermek

    sunmak

    Given (v) ingilizce örnek cümle

    The sun gives us heat and light every day.

    Güneş bize her gün ısı ve ışık verir.

    Given (v) Eş anlamlıları

    Bu kelimeler, birine bir şey vermek anlamında kullanılabilir.
    give (v) : vermek
    hand (v) : elden vermek
    hand over (pv) : teslim etmek
    pass (v) : geçmek, uzatmak, pas vermek
    award (v) : ödüllendirmek
    present (v) : sunmak, tanıştırmak
    confer (v) : görüşmek, vermek
    transfer (v) : nakletmek, atamak
    lend (v) : ödünç vermek, kredi vermek
    donate (v) : bağışlamak


    Given (adj) Collocations

    authority may give : yetki verebilir
    benefactor may give : bağışçı verebilir
    chart may give : grafik verebilir
    council may give : konsey verebilir
    donor may give : bağışçı verebilir
    201 Örnek daha
    index may give : endeks listeleyebilir
    jury may give : jüri karar verebilir
    move may give : hareket verebilir/sağlayabilir
    nature may give : doğa verebilir
    recording may give : kayıt gösterebilir
    religion may give : din sunabilir
    resolution may give : çözüm sunabilir
    upbringing may give : yetiştirmeye verilebilir
    give access : erişim sağlamak
    give accolade : mükafat vermek
    give account : hesap vermek, açıklama yapmak
    give advance : avans vermek
    give advantage : avantaj sağlamak
    give advice : tavsiye vermek
    give an answer : cevap vermek
    give apology : özürü/mazereti iletmek
    give appearance : görünüm vermek
    give approval : onay vermek
    give aspirin : aspirin vermek
    give assessment : değerlendirme vermek
    give assignment : ödev vermek
    give attention : özen göstermek
    give award : ödül vermek
    give background : alt yapı/deneyim sağlamak
    give backing : destek vermek
    give bail : kefalet vermek
    give banquet : ziyafet vermek
    give sb a bath : birine banyo yaptırmak
    give blood : kan vermek
    give bonus : ikramiye vermek
    give sb bribe : birine rüşvet vermek
    give brief : özet vermek
    give cause : sebep olmak
    give chance : şans vermek
    give character : karakter vermek
    give check : çek vermek
    give choice : seçim sunmak
    give clue : ipucu vermek
    give commitment : taahhüt vermek
    give compliment : iltifat etmek
    give concert : konser vermek
    give confidence : güven vermek
    give confirmation : onay vermek
    give consent : rızası olmak
    give consideration : üzerinde düşünmek
    give control : kontrol vermek
    give credit : övmek, prim vermek
    give definition : tanım vermek
    give description : tanımını yapmak, tarif etmek
    give detail : ayrıntı vermek
    give dimension : boyutu vermek
    give dinner : akşam yemeği vermek
    give direction : talimat vermek
    give electric shock : elektrik şoku vermek
    give emphasis : önem vermek
    give employment : istihdam vermek
    give encouragement : teşvik etmek
    give energy : enerji vermek
    give estimate : tahmin vermek
    give evidence : kanıt sunmak
    give example : örnek vermek
    give excuse : bahene göstermek
    give explanation : açıklama yapmak
    give feedback : geri bildirimde bulunmak
    give finding : bulguyu vermek
    give first aid : ilk yardım yapmak
    give flexibility : esneklik vermek/sağlamak
    give focus : odaklanmak
    give food : yiyecek vermek
    give form : form vermek
    give freedom : özgürlük vermek
    give gift : hediye vermek
    give a glimpse : bakış atmak
    give grade : not vermek
    give grant : ödenek/burs vermek
    give ground : zemin hazırlamak, boyun eğmek
    give grounding : temel (bilgi) sağlamak
    give guidance : rehberlik etmek
    give a hand : yardım etmek
    give handout : broşür vermek
    give handshake : el sıkışmak
    give help : yardım etmek
    give idea : fikir vermek
    give identity : kimlik vermek
    give illusion : izlenim uyandırmak
    give immunity : bağışıklık sağlamak
    give importance : önem vermek
    give impression : izlenim yaratmak
    give indication : işaret etmek
    give influence : etkilemek
    give information : bilgi vermek
    give injection : iğne yapmak
    give insight : anlam kazandırmak/fikir vermek
    give inspiration : esin kaynağı olmak
    give instance : örnek vermek
    give instruction : eğitim, talimat vermek
    give interview : röportaj vermek
    give introduction : giriş yapmak
    give sb a jab : birini dürtmek / birine iğne/aşı yapmak
    give a jerk : sarsmak
    give sb a job : birine iş vermek
    give a jolt : şoke etmek
    give judgement : karar vermek
    give lecture : ders vermek
    give liberty : özgürlük vermek
    give life : hayat vermek
    give sb a lift : birini arabayla götürmek
    give light : ışık vermek
    give loan : kredi vermek
    give mandate : yetki vermek
    give margin : kenar boşluğu vermek
    give massage : masaj yapmak
    give meaning : anlam, önem vermek
    give medal : madalya vermek
    give medication : ilaç vermek, ilaç tedavisi uygulamak
    give medicine : ilaç vermek
    give membership : üyelik vermek
    give message : mesaj vermek
    give mission : görev vermek
    give money : para vermek
    give name : isim vermek
    give news : haber vermek
    give notice : bildirmek, haber vermek
    give opinion : fikrini ifade etmek
    give opportunity : imkân/fırsat vermek
    give order : emir/sipariş vermek
    give outline : genel bilgi vermek
    give overview : görüş sunmak
    give pain : acı vermek
    give paper : kağıt vermek
    give party : parti vermek
    give passport : pasaport vermek
    give penalty : ceza, penaltı vermek
    give performance : performans vermek
    give permission : izin vermek
    give permit : izin (belgesi) vermek
    give perspective : bakış açısı kazandırmak
    give pleasure : zevk vermek
    give poison : zehir vermek
    give polish : parlatmak
    give power : güç vermek
    give precedence : öncelik vermek
    give preference : tercih vermek/sunmak
    give sb a prescription : birine reçete vermek
    give a present : hediye vermek
    give presentation : sunum yapmak
    give priority : öncelik vermek
    give prize : ödül vermek
    give prominence : öne çıkartmak
    give publicity : tanıtım vermek/açıklamak
    give quality : özellik kazandırmak
    give reason : neden vermek
    give reference : referans vermek
    give relief : rahatlatmak
    give remedy : ilaç vermek
    give reply : cevap vermek
    give responsibility : sorumluluk vermek
    give result : sonuç vermek
    give return : geri vermek
    give reward : ödül vermek
    give a ride to sb : birini arabayla bir yere götürmek
    give right : hak vermek
    give ring : telefonla aramak
    give role : rol vermek
    give room : yer açmak
    give scholarship : burs vermek
    give security : güvence vermek
    give self-confidence : özgüven vermek
    give shave : tıraş et
    give sb shelter : birine sığınak sağlamak
    give signal : sinyal vermek
    give sovereignty : egemenlik vermek
    give speech : konuşma yapmak
    give statement : ifade vermek
    give suggestion : öneri vermek
    give supervision : denetim vermek
    give support : destek vermek
    give surprise : sürpriz yapmak
    give sb task : birine bir görev vermek
    give test : sınava çekmek
    give thought : dikkate almak / düşünmek
    give time : zaman vermek
    give training : eğitim vermek
    give treatment : tedavi etmek
    give trouble : sorun çıkartmak
    give it a try : denemek
    give sb vaccination : birine aşı yapmak
    give sb vaccine : birine aşı yapmak
    give validity : geçerlilik vermek
    give view : görüş vermek, fikir beyan etmek
    give visibility : görünürlük vermek
    give vision : bakış açısı sağlamak
    give warning : ikaz etmek, uyarmak
    give wish : dilek iletmek
    name-giving : isim verme
    give a second chance : ikinci bir şans vermek
    be given absolution : günahların bağışlanması
    give acceleration : ivme vermek
    give a baby up for adoption : bebeği evlatlık vermek
    give sth a jiggle : bir şeyi hafifçe sallamak
    give sb credit : birini takdir etmek
    Daha az gör

    Given (adj) Preposition Kullanımları

    give sb a jump on : birine bir avantaj kazandırmak|koz vermek
    given (prep)

    ...yı düşünürsek

    … düşünüldüğünde, …yı göz önüne alırsak, ... dikkate alınırsa

    Given (prep) ingilizce örnek cümle

    Given the crisis in medical care, private hospitals is booming.

    Tıbbi tedavideki kriz göz önüne alındığında, özel hastanelerde patlama yaşanıyor.

    Given Florida’s warm climate, some crops can be planted in late winters.

    Florida'nın ılıman iklimini düşünürsek, bazı mahsuller kış sonlarında ekilebilir.

    Given her interest in children, teaching can be a perfect job for her.

    Çocuklara olan ilgisini düşünürsek, öğretmenlik onun için mükemmel bir iş olabilir.

    given (n)

    belli

    given (adj)

    belirli

    verilen, kararlaştırılan, belirtilen

    Given (adj) Collocations

    given location : belirli yer
    given year : belirli yıl
    given information : verilen bilgi
    given period : belli dönem