Don't ask me such a hard question.
Bana bu kadar zor bir soru sorma.
Fat people are hard to kidnap.
Şişman insanları kaçırmak zordur.
It is generally hard to adapt to living in a foreign culture.
Yabancı bir kültürde yaşama uyum sağlamak genellikle zordur.
He went through a very hard time.
Çok zor zamanlar geçirdi.
It is through hard work that he succeeded, not through good luck.
Başarılı olması sıkı çalışmasıyla olmuştur, şansıyla değil.
Walnuts have very hard shells.
Cevizlerin çok sert kabukları vardır.