old city
:
eski şehir
old day
:
eski gün
old English
:
eski İngilizce
old favourite
:
eski favori
old friend
:
eski arkadaş
old ground
:
eski yer/ alan
old joke
:
eski şaka
old male
:
yaşlı erkek
old man
:
yaşlı adam
old manuscript
:
eski el yazması
old people
:
yaşlı insanlar
old prejudice
:
eski önyargı
old remedy
:
eski çare
old warehouse
:
eski depo / ambar
old woman
:
yaşlı kadın
become old
:
yaşlanmak
get old
:
yaşlanmak
grow old
:
yaşlanmak
look old
:
yaşlı gözükmek
older brother
:
ağabey, abi
older sister
:
abla
old fogey
:
eski kafalı ihtiyar
old fogy
:
eski kafalı ihtiyar
ripe old age
:
bir hayli yaşlı
oldest daughter
:
en büyük kız
oldest son
:
en büyük oğul
Daha az gör