The painting he'd painted wasn't very good so nobody praised it.
Yaptığı resim çok iyi değildi, bu yüzden kimse onu övmedi.
His bravery is worthy of praise.
Cesareti övgüye layık.
John wrote many poems in praise of his wife.
John, karısını öven birçok şiir yazdı.
The leader spoke in praise of those who had died for their country.
Lider, ülkeleri için ölenleri övdü.