put constraint
:
kısıtlama koymak
put cross
:
çarpı atmak
put emphasis
:
vurgulamak
put focus
:
odak koymak
put a halt to sth
:
bir şeye son vermek
put limit
:
sınır koymak
put money
:
parayı koymak
put perspective
:
bakış açısı sunmak
put point of view
:
bakış açısını ifade etmek/ortaya koymak
put premium on
:
bir şeye öncelik vermek
put pressure
:
baskı yapmak
put restriction
:
kısıtlama getirmek
put a strain on
:
sıkıntı vermek
put stress
:
vurgulamak, baskı uygulamak
put trust
:
güvenmek
put value
:
değer vermek
put eloquently
:
etkili bir şekilde ifade etmek
put simply
:
basit bir şekilde ifade etmek
put an end to sth
:
bir şeye son vermek
put sth at risk
:
bir şeyi riske atmak
put a baby up for adoption
:
bir bebeği evlatlık vermek
put sb in jail
:
birini hapse atmak
put sb into jail
:
birini hapse atmak
put in jeopardy
:
tehlikeye atmak
put into jeopardy
:
tehlikeye atmak
put sth out of joint
:
(omuz vs) eklemi yerinden çıkmak
put tongue out
:
dil çıkartmak
put down bag
:
çantayı boşaltmak
put sth in bag
:
bir şeyi çantaya atmak
put sth to good use
:
bir şeyi iyi şekilde kullanmak
put in order
:
düzene koymak | sipariş vermek
put sth to the ballot
:
gizli oylama yapmak
put in pocket
:
cebe koymak
put in prison
:
hapishaneye koymak
put in bin
:
çöp kutusuna koymak
put in box
:
kutuya koymak
put in washing machine
:
çamaşır makinesine koymak
put in boiler
:
ısıtıcıya koymak
put in perspective
:
perspektife koymak
put in basket
:
sepete koymak
put in oven
:
fırına koymak
put on market
:
piyasaya sürmek
simply put
:
basitçe söylemek gerekirse
put to death
:
öldürmek
put sb at risk
:
birini tehlikeye atmak
put oneself in sb's place
:
kendini başkasının yerine koymak
put oneself in sb's shoes
:
kendini başkasının yerine koymak
put oneself in sb's position
:
kendini başkasının yerine koymak
put the clocks back
:
saatleri geri almak
put the clocks forward
:
saatleri geri almak
put sth to use
:
bir şeyi kullanmak
put onto rack
:
rafa koymak
Daha az gör