I refuse to eat hot dogs.
Sosisli sandviç yemeyi reddediyorum.
Unlike his contemporaries, Salvador Dali refused to go to Paris.
Çağdaşlarının aksine, Salvador Dali Paris'e gitmeyi reddetti.
She refuses to abandon her career for marriage.
Evlilik için kariyerinden vazgeçmek istemiyor.
I refuse to lie about it; it's against my principles.
Bu konuda yalan söylemeyi reddediyorum; ilkelerime aykırı.
She asked him some questions, but he refused to answer.
Ona bazı sorular sordu ama o cevaplamayı reddetti.
The government has refused the rebels' demand to release their leader from prison.
Hükümet, isyancıların liderlerini hapishaneden serbest bırakma talebini reddetti.
She refused to quit despite many obstacles.
Birçok engele rağmen bırakmayı reddetti.