Reluctant [Adjective] İngilizce örnek cümle

Reluctant sesli dinle

reluctant (adj)

gönülsüz, zoraki

Most countries have signed the treaty but some are reluctant to fall into line.

Çoğu ülke anlaşmayı imzaladı, ancak bazıları uzlaşma konusunda isteksiz.

almost reluctant : neredeyse isteksiz

apparently reluctant : görünüşte isteksiz

clearly reluctant : açıkça isteksiz

decidedly reluctant : kesinlikle isteksiz

deeply reluctant : baya isteksiz

increasingly reluctant : giderek isteksiz

initially reluctant : başlangıçta isteksiz

remarkably reluctant : dikkate değer derecede isteksiz

seemingly reluctant : görünüşte isteksiz

slightly reluctant : biraz isteksiz

strangely reluctant : garip şekilde isteksiz

understandably reluctant : anlaşılabilir şekilde gönülsüz

extremely reluctant : son derece isteksiz

fairly reluctant : oldukça isteksiz

curiously reluctant : merakla isteksiz

reluctant acceptance : isteksiz kabul

reluctant admiration : isteksiz hayranlık

reluctant convert : isteksiz dönüşüm

reluctant hero : isteksiz kahraman

reluctant reader : isteksiz okuyucu

reluctant warrior : isteksiz savaşçı

reluctant witness : isteksiz tanık

appear reluctant : isteksiz görünmek

be reluctant : gönülsüz olmak

become reluctant : isteksiz olmak

feel reluctant : isteksiz hissetmek

look reluctant : isteksiz görünmek

remain reluctant : isteksiz kalmak

seem reluctant : isteksiz görünmek

be reluctant to accept : istemeden kabul etmek