His son took on the management of the factory.
Oğlu fabrikanın yönetimini üstlendi.
Everything involves taking on various degrees of risk.
Her şey çeşitli derecelerde risk almayı içerir.
Team effectiveness depends on people taking on different roles in a group setting.
Takım etkinliği, grup ortamında farklı roller üstlenen insanlara bağlıdır.
Companies try to expand globally so that they can take on bigger projects.
Şirketler daha büyük projeler üstlenebilmeleri için dünya çapında genişlemeye çalışırlar.
Old words often take on new meanings because of inventions and technology.
Eski kelimeler, icatlar ve teknolojiden dolayı genellikle yeni anlamlar kazanır.
As the water was heated, it started to take on a steamy and foggy appearance.
Su ısıtıldıkça, buharlı ve sisli bir görünüm almaya başladı.
When the country gained its independence in 1960, it took on its new name.
Ülke 1960'ta bağımsızlığını kazandığında, yeni adını aldı.
The chameleon can take on the colours of its background.
Bukalemun arka planının renklerini alabilir.
The company is taking on more workers to increase production.
Şirket üretimi artırmak için daha fazla işçi alıyor.
Nigeria will take on Argentina in the first round of the World Cup.
Nijerya, Dünya Kupası ilk turunda Arjantin ile mücadele edecek.