Yükleniyor...
remzihoca online dersler

Unpleasant ne demek?

Unpleasant ne demek? Unpleasant ne anlama gelir? Unpleasant İngilizce örnek cümle. Unpleasant eş anlamlıları.

    unpleasant (adj)

    nahoş

    hoş olmayan, tatsız, kötü

    Unpleasant (adj) ingilizce örnek cümle

    The dentist's office had an unpleasant smell of antiseptic and rubber gloves.

    Dişçinin muayenehanesinde nahoş bir antiseptik ve lastik eldiven kokusu vardı.

    Unpleasant (adj) Eş anlamlıları

    Bu kelimeler; sizi rahatsız hissettiren, size sıkıntı yaratan şeyleri anlatırken kullanılabilir.
    bad (adj) : kötü
    nasty (adj) : nahoş, kaba
    unpleasant (adj) : nahoş
    grim (adj) : dehşet verici, iç karartıcı
    lousy (adj) : kötü
    wretched (adj) : perişan, Allah'ın belası, rahatsız
    ghastly (adj) : dehşet verici


    Unpleasant (adj) Collocations

    decidedly unpleasant : kesinlikle nahoş/tatsız
    deeply unpleasant : çok tatsız
    highly unpleasant : son derece tatsız/nahoş
    particularly unpleasant : özellikle hoş olmayan
    slightly unpleasant : biraz tatsız
    36 Örnek daha
    thoroughly unpleasant : iyice tatsız
    extremely unpleasant : son derece/oldukça nahoş/çirkin
    fairly unpleasant : oldukça tatsız/nahoş
    downright unpleasant : çok/apaçık nahoş/ tatsız
    distinctly unpleasant : belirgin biçimde tatsız/nahoş
    unpleasant character : tatsız karakter
    unpleasant consequence : tatsız sonuç
    unpleasant encounter : tatsız karşılaşma
    unpleasant episode : tatsız bölüm
    unpleasant fact : tatsız gerçek
    unpleasant incident : tatsız olay
    unpleasant manner : hoş olmayan bir şekilde
    unpleasant memory : tatsız bellek
    unpleasant odour : nahoş koku
    unpleasant reality : tatsız gerçeklik
    unpleasant scene : tatsız sahne
    unpleasant sensation : hoş olmayan his
    unpleasant side effect : nahoş yan etki
    unpleasant situation : hoş olmayan durum
    unpleasant smell : tatsız koku
    unpleasant stench : berbat kötü koku
    unpleasant surprise : tatsız sürpriz
    unpleasant symptom : hoş olmayan belirti
    unpleasant task : nahoş görev
    unpleasant taste : tatsız tat
    unpleasant truth : hoş olmayan/nahoş gerçek
    become unpleasant : çekilmez hâle gelmek
    feel unpleasant : kötü/nahoş hissetmek
    find unpleasant : nahoş bulmak
    look unpleasant : sevimsiz/çirkin görünmek
    make sth unpleasant : tatsız olmak
    seem unpleasant : nahoş/tatsız gibi görünmek
    smell unpleasant : çirkin kokmak
    sound unpleasant : nahoş/tatsız gibi gelmek
    taste unpleasant : nahoş tat vermek
    turn unpleasant : tatsızlaşmak
    Daha az gör